34. Kafkasör Kültür-Turizm Ve Sanat Festivali tüm hızıyla coşku içinde devam ederken il dışından 40 yakın gazeteci ve televizyon kanal temsilcileri festivali en güzel şekilde yazabilmek, ekranlara taşımak için adeta birbirleriyle yarışıyor. 08 Haber yerel gazete olarak bu arkadaşlarımıza yardımcı olmak, yerelde yönetici olan yetkililere bu güreşlerin nasıl, ne zaman ve nerede başladığına dair 2009 yılında yaptığımız bir araştırma haberini yeniden gündeme alarak yayınlıyoruz. 5 yıl içinde neredeyse tüm idareciler değişti.
İŞTE İLK KAFKASÖR BOĞA GÜREŞLERİ! İŞTE İLK BOĞALAR!
“BARIŞ GÜREŞLERİ NASIL FESTİVALE DÖNÜŞTÜ?”
Ancak değişmeyen şey ise Kafkasör’ün “Festival” adını almadan önce ilk adının “Artvin Kafkasör Boğa” Şenlikleri adıyla 1947 yılında fotoğraflara yansıyarak atılıyor. 5 yıl önceki haberimizi 29. Kafkasör Festivali’nde yayınladığımız araştırma haberini 34. Kültür, Turizm ve Sanat Festivali’nde bir kez daya yayınlayarak hatırlatıyoruz. Kahramanımız ise 0 zaman 85 yaşında olan şimdi 90’nını aşmış ihtiyar delikanlı Süleyman Yıldırım oldu. İşte 5 yıl önce yayınladığımız o haber: Kafkasör şenliklerinin, festivallere dönüştürülmeden önce yapılan ilk boğa güreşlerinin hiçbir yerde yayınlanmamış resimlerini yine ilk kez yayınlama şansı gazetemiz 08 Haber’e nasip oldu.
Bu fotoğraf basına ilk defa yansıyor. İlklerin haberlerini yapmak ayrı bir onur, ayrı bir gururdur.
KAFKASÖR’DE BOĞA GÜREŞLERİNİN İLK TOHUMU 1947 YILINDA ATILDI
Kafkasör Kültür, Turizm ve Sanat Festivali’nin ilk tohumunun atıldığı tarih, Haziran 1947. Konu hakkında bu çok önemli tarihin kanıt fotoğrafını bize ulaştıran Artvin’in renkli simalarından Süleyman Yıldırım şu açıklamalarda bulundu.
“85 yaşındayım. Kendimi bildiğimden bu yana, ahırımızda erkekli, dişili hayvanları görmüşümdür. Yerli Artvinlilerin, 3 haneden birsinin ahırında kendi ihtiyacı olan sütünü, yağını, peynirini, temin için sığırına, tarlasını sürüp ekmek için de öküzüne ihtiyacı vardı. Bunları evlerinin civarında yaşatmaları zor olduğundan, uzak mezralarında, yaylalar ve öküz yatakları dediğimiz alanlar ihdas edilmiştir. Buralar iki kademelidir. Baharın soğuğundan korumak için 20 günlüğüne yakındaki öküz yatağına çıkarırız.
İşte şu anda zevkle izlediğimiz boğa güreşlerimiz burada başlar. Bütün canlıların, küçüğünden büyüğüne ilk karşılaştıkları zaman, güç denemesi yapar. Bu hakikatin vermiş olduğu bir hırstır. İşte bende ilk yaşlarımda radyolardan dinlediğimde gazete ve bazı mecmuaları okuduğumda, kimi vilayetlerimizde türlü adlar altında vatandaşları bir araya getirip, festivaller yaptıklarını okudum. Bu bana Artvinliler olarak bir şeyler yapmamız gerektiğini hatırlattı.
BOĞALARIN BİRBİRLERİNE ZARAR VERMEMESİ İÇİN BARIŞTIRMA GÜREŞLERİNİ YAPTIRIRDIK
Ne yapabilirdik? Çok düşündüm. Aklıma küçük çapta boğa sahiplerinin boğalarını yaylalara götürürken boğaların birbirlerine zarar vermemesi için yaptırdığı barıştırma güreşleri geldi… Bu “Barıştırma Güreşlerini” halkımıza duyurmak sureti ile dış illerde yapılan festivallerin Artvin’imizde de yapılabileceği fikri bende oluştu. Evet, biz bu “Barıştırma Güreşlerini” halkımıza pekâlâ izletebilirdik. Bu fikrimi ancak boğa sahibi arkadaşlarıma da kabul ettirebilirsem, ancak muvaffak olacağıma karar verdim. Zaman zaman bir araya geldiğimiz boğa sahiplerinden, Yaşar Tosun, Mustafa Aydemir, Efraim Algın, Kamil Alparslan, İdris Şimşek, Genç Yerlikaya, Vezir Köylü Sünnetçioğlu Dursun sonradan muhtar olan Süleyman Arı ve Hilmi Algın arkadaşlarımızı bir araya getirdim.
FİKRİMİ ARKADAŞLARIMA AÇTIM, KABUL GÖRDÜ
Yapacaklarımı arkadaşlarıma anlatınca, çok memnun oldular. İlk olarak yukarıda resmini gördüğünüz, matadorluğunu benim yaptığım 1947 Haziran ayında ilk haftasında Cemiyetler Kanununa uygun olarak vilayete müracaat edip, ilk olarak Musiki Cemiyeti adına para toplayıp ikramiye vermek sureti ile gerçekleştirdiğimiz güreşlerle Artvin’imize büyük bir gün kazandırdık. Evet bugün oldukça gelişen uluslararası düzeye kadar çıkmış olan bu festivalin ilk başlangıç noktası işte yukarıdaki resim!..
Bu faaliyetimizi bıkmadan, yılmadan devam ettirdik. Bu durum beşeri münasebetlerimizin canlanmasına, hayvancılığın gelişmesine, turizm faaliyetlerinin canlanmasına, asıl olan dışarıdan gelen vatandaşların getirdiği ham paranın ekonomimize getirdiği faydadır. Bu faaliyetlerimiz dallanıp köylerimize kadar yayılması yanında Türkiye’ye de örnek oldu.
BU YOLLARI ORMAN TEŞKİLATIMIZIN YARDIMIYLA YAPTIK
Yıllar geçtikçe Kafkasör’e giden yollar trafiği taşımaz oldu. Ona ne yapabildim. Güreş hazırlıkları sırasında yolların düzeltilmesi için almış olduğumuz kepçelerin, grayderlerin sahibi olan, onları bizden esirgemeyen, Orman Teşkilatımız vardı. Ormanlarda yaptıkları istihsallerin nakli de aynı yoldan yapılmakta idi. Onlarında rahatı yoktu. O halde Orman Teşkilatını harekete geçirmemiz lazımdı. Başlarında Bölge Müdürü Ahmet Doğru Bey vardı. İsteğimizi gerçekten çok sıcak karşıladı… O tarihte Merkez Bölge Şefi olan halen Bursa’da bulanan Süleyman Tan kardeşimizin de çok emeği geçmiştir.
Gerek yukarıda isimleri yazılı boğa sahiplerine, gerekse yaptıkları yollarla Artvin’imize yaptıkları yardımlardan ötürü tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Sağ olanlara uzun ömürler dilerken ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum” dedi.
İLK DEFA BOĞALARINI GÜREŞTİRENLERE ONUR PLAKETİ VERİLMESİNİ ÖNERİYORUM
Yıldırım, “Ben bugün bu festivali düzenleyenlerden şunu beklerim. 29’uncusunu gerçekleştireceğimiz Kafkasör Festivali’nde Süleyman Yıldırım’a bir onur belgesi verilmesinin şık ve vefalı bir hareket olacağını düşünüyorum. Bunun yanında ilk defa boğalarını güreştiren yukarıda isimleri yazılmış olanlara da bir teşekkür belgesi ve plaket verilmesini öneriyorum. Ölenlerin oğullarına veya torunlarına bu belge verilebilir.”
90’LIK DELİKANLI SÜLEYMAN YILDIRIM’A TEŞEKKÜR EDİYOR, SAĞLIKLI UZUN ÖMÜRLER DİLİYORUZ
Süleyman Yıldırım, 1924 yılında Artvin’de doğmuş. Yaşamı boyunca hep okumuş, okumuş… Hâlâ okuyor. Kendisi Artvin’de “ Bay Orman Kanunu” olarak tanınır. 1921 Anayasası’ndan tutun da günümüze kadar tüm yasaları biliyor. Cebinde Anayasa Kitapçığı ve orman davaları dilekçeleri ile dolaşıyor. Artvin’e ilkleri getiren adam olarak da tanınır. Benim diyen herhangi biri orman yasaları konusunda eline su dökemeyeceğini iddia eden Süleyman Yıldırım, aynı aşkla, aynı şevkle okumaya, araştırmaya, ilgilenmeye devam ediyor. Kendisine teşekkür ediyor, sağlıklı uzun ömürler diliyoruz